12 Eylül 2011 Pazartesi

belki de...

Hiç tanımadığım, adını bile bilmediğim biri idin o zamanlar. Ben kendi içimde bağ olmuşken sorunlarıma sen aydınlıklar içinden geliyordun bana. Hiç hesapta yoktun aslında. Seni sevebilme ihtimali bile geçmezken aklımdan kalbimde kelebek etkisi yaratan aşkınla uyandım bir sabah. Belki de ilk kez bu denli güzel ve yoğun hissetmiştim.
Sonunu hiç düşünmeden yaşıyordum seni. Her an seviyordum, bir saniye bile ihanet etmiyordum aşkına. İçtiğim her damla suda bile bir bir sen değip geçiyordun dudaklarıma.
Günden güne içimi saran korkularla boğuşurken buldum kendimi bir süre sonra. Ben sonrasını hiç düşünmemiştim. An an yaşamıştım seni, gün gün.. Sonunu ne olacağını bilmeden fütursuzca..
Ve başıma geldi bir bir korktuklarım. Keşke dedim sonra keşke seni kaybetmekten değil senden korksaymışım, belki sen gelirdin o zaman yine başıma. Yoktun artık ve ben buna alışmak zorundaydım. Mecburdum bir yerden başlamalıydım bölük pörçük olmuş hayatıma.
Unutmalıydım seni, yok etmeliydim içimde. Ve bunun tek yolunun sevgi yırtığıma taze tenler yamamak olacağını düşündüm. Ama yanıldım, hata yaptım. Bilemedim daha çok büyüteceğini, acıtacağını. Perişandım işte. Sen ne halde olduğumdan habersiz bırakmıştın kendini başka birinin kollarına. Üstelik seviyor gibiydin. Hayatta yaşarken ölmenin ne demek olduğunu ilk kez seni onunla gördüğümde anlamıştım.
Her şey anlamsızdı işte. Yaşamak, nefes almak, gülmek, ağlamak her şey anlamsızdı. Harabeye dönmüş kalbim yaprak gibi savruluyordu bedenimde. Nerede attığını hissedemez olmuştum. Sensiz başlayan her sabaha yaşamaktan korkarak uyanıyordum.
Sonra yaz geldi. Ayrılığımızın ilk yazı. Sonra sen geldin tekrar. Öyle bir anda öyle bir şekilde yakaladın ki beni geçmişte yaptıkların önemini yitirdi bir an için. Değiştik sanıyordum ama yine yanılmıştım. Aramızdaki mesafe ne zaman artsa ilk vazgeçen sen oluyordun hep ve yetmiyormuş gibi kendini yine onun kollarına atıyordun. Bense krizli gecelere sancılı gündüzlere direnmeye çalışıyordum zavallı kalbimle.
O yazdan sonra gelen yazlar hep aynı oldu. Sen hep vazgeçen oldun bense hep bekleyen. Ve yine aynı durumdayız sevgilim. ‘sevgilim’ dediğime bakma benim. Biz hiçbir zaman o kelimeye yakışacak kadar tam olmadık. Sen hep tamdın ‘biz’ hep yarımdık. Sen hiç izin vermedin bizim tamamlanmamıza. Belki de ayrılık ilk kez haklıydı bu defa…